İki Kardeş İki Ozan / Yazı 2006

İki Kardeş İki Ozan                                              Muammer Yüzbaşıoğlu, Tanıtı, Ankara Edebiyat 2006 / 6

ORHAN ÖZER

(Kuyucak 1930-2001)

Kardeşlerden büyük olanı, Orhan ÖZER, 1950’nin ilk yıllarında, İstanbul Edebiyat Fakültesi’nden, yurt ve insan sevgisini paylaştığımız arkadaşım.

Nurullah Ataç’ın yazınımızda, özellikle şiirimizdeki yenileşmeyi savunduğu yıllar, Orhan Veli ile iki arkadaşı Melih Cevdet ve Oktay Rıfat, altı yüz yıllık geleneksel Türk şiirini kökten değiştiriyorlardı. Dili, biçimi ve içeriğiyle. Şiirin herkesin anlayabileceği bir dille, hiçbir kalıba sokulmadan, her konuda yazılmasını istiyorlardı. Özetle, ozana tam bir özgürlük, bağımsızlık tanınmasını savunuyorlardı. Orhan’la ikimiz, bu anlayışla yazdığımız şiirleri fakültede, dışarıda, parkta, kahvede birbirimize okuyor, eleştiriyor, övgüler de düzüyorduk.

1955 yılında öğrenimini tamamlayan Orhan, Rize Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak atandı. Ne var ki o, yaşamaya “hareket” anlamı yüklüyor, sürekli bir arayış içinde bulunuyordu. Bu yaşam anlayışını, “Yaşamım” başlıklı şiirinin bir dizesinde açıklıyor: “Yaşamak neşe değil, hareket”. Rize Lisesi’ndeki görevini, ardından İstanbul’da başladığı hukuk öğrenimini bırakarak Batı Berlin’e gitti. Orada tıp öğrenimine başladı. Öğrenimini ağır işlerde de çalışarak sürdürmek zorundaydı. Çalışarak okumanın güçlüğüne daha fazla dayanamadı,1967 yılında öğrenimini tamamlayamadan yurda döndü. Nazilli Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak atandı.1984 yılında Aydın Lisesi’nde görevliyken “yılın öğretmeni” seçildi. Plaketini zamanın Cumhurbaşkanının elinden aldı, Meslekteki son görevi, doğup büyüdüğü memleketindeki Kuyucak Lisesi edebiyat öğretmenliğiydi. 1994 yılında emekli oldu.

Orhan’ın basılmış üç kitabı var:

APOLANİA’YA MEKTUPLAR (İstanbul, 1964, Ersa Matbaası),KUYUCAK’TAN ÖTE YA DA AKDUYU (İstanbul, 1966, Fatih Matbaası), KUYUCAKTAN GÖÇ (Ankara 2007, İşkur Matbaası).

Orhan’ın şiirlerindeki başat özellik, arkadaşlığımızı, dostluğumuzu başlatan, pekiştiren yurt ve insan sevgisidir. O, yurt sevgisini, yurt dışında uzun yıllar bir yabancı olarak türlü sıkıntı ve acılar yaşayarak daha derinden duyumsamıştır. İnsan sevgisinde ise hiçbir ayrımcılığa yer yoktur Orhan’ın yüreğinde. Onun sevgi dolu yüreği tüm insanları kucaklamakta, onların mutlu olmalarını istemektedir. Başkalarıyla bir tutmadığı tek insan, kendi insanımızdır. Çünkü o, tanısın tanımasın, başka insanlara herkesten daha çok yakındır. Konuşmayı, paylaşmayı sever, gerektiğinde ekmeğini bile bölüşmesini bilir. Ne ki bu halk yoksuldur, daha rahat, sorunsuz yönetilmesi için cahil bırakılmıştır. Orhan’ın bu yüzden yüreği yanıktır. Hemen her ozanda olduğu gibi, Orhan’ın şiirlerinde de başlarda sevdiği, benimsediği ozanların etkisi görülüyor. Zaman içinde kendisi olmaya başlıyor. İçinden nasıl geliyorsa öyle, olduğu ve geldiği gibi yazıyor. Biçimini de kişiselleştirmiş, özgünleştirmiş oluyor böylece.

CESARET

Her şey yazılmaya değer

Göğün rengi

Toprağın kokusu

Sudan, havadan bahsetmek de olur

İnsandan bahsetmek asıl mesele.

TOPRAĞIM

Bakır sabahlarına toprağımızın

Ak pak martı uçuşlarına

Çay dumanlarına han avlularının

Mısır kokularına

Kırkikindi yağmurlarının sıkıntısına

“İnce saz” hüzünlerinin akşamlarına

Tarhana çorbalarına kışımsı

Al biberlerine turp acılığına

YOLCULUK

Hepsi tamam kaptan

Göç hazır

Al götür bizi

Burdan

Ve aç önümüze

Bir sofra açar gibi

Özlenen denizi

Ağaran tanyeri nasıl açılırsa

Yeter karanlık düşlerdeki

Kuraklık yeter

Yaşamayı, hayatı seviyor bak

                               ellerimiz

Al bizi bu iklimden aydınlığa

                              çıkar bizi.

POLİTİKA

Bir adım attım

Bir adım daha

Bir adım uzaklaşıp, bir adım

yaklaştım

Bir adım daha

İki adım geri aynı yerdeyim

İki adım ileri aynı yerdeyim

Ne gerideyim ne ilerideyim

Türkiye’deyim

İSMET ÖZER   

(Kuyucak 1933)

Küçük kardeş İSMET ÖZER, 1950 yılında Balıkesir İlk Öğretmen Okulu’nu, 1953 yılında da Ankara-Gazi Eğitim Enstitüsü’nün Fransızca  Bölümü’nü bitirdi. Adıyaman Lisesi Fransızca öğretmeni iken, Fransız Hükümeti’nin bursuyla beş ay Paris’te kaldı. Orada Fransız dili, edebiyatı ve kültürü üzerinde çalıştı. Dönüşte Adıyaman Lisesi’ndeki görevinden ve meslekten ayrıldı. Ağabeyi Orhan gibi o da geniş ufuklu ve atılımcı bir yaratılıştaydı. Yaşamını, ulaştığı her aşamadan sonra daha de ileriye taşımak istiyordu. Askerliğini yaptıktan sonra Batı Berlin’e, ağabeyinin yanına gitti. Orada tıp öğrenimine başladı. O da ağır koşullarda çalışarak öğrenimini sürdürmek zorundaydı. Ama o, zoru başardı, 1958 yılında başladığı tıp öğrenimini 1965 yılında bitirdi, Orada göz doktoru olan “yıllarca beklediği” Meral Araslı ile evlendi. Oğulları Ali ve Mehmet de göz doktoru oldular. Şimdi ailece kendi kliniklerinde birlikte çalışıyorlar.

 ŞİİR DENEMELERİ, İsmet Özer’in basılmış tek kitabı. Ağabeyinin kitabıyla aynı zamanda, 2007 yılında, Ankara-İşkur Matbaası’nda basılmış.

Daha çok sevi şiirleri içeren kitapta ozanın Fransızca yazdığı şiirler de bulunmakta. İki de çeviri şiir Bertolt Brecht ve Rene Char’dan. Kendi şiirlerinin belirgin özelliği lirik, imgesel ve özgün söyleyişte oluşlarıdır. Kitabı okuduktan sonra ozan İsmet için: “Orhan gibi o da şiir serüvenini, tutkusunu sürdürseydi” demekten kendimi alamıyorum.

YALNIZLIK

Bir garip yalnızlık içimde

Aynalarda yaşanmışın gerçeği

Ve yoksul kalmış güzel zaman

                                           izleri

Denizler boyunca gittim

Yol ortalarında kaldım geceleri

Her yere sinmiş güzelliği

Kukla gözlerinde bu hüzün nerden

Bir garip yalnızlıktır eser

                           mısralarımda şimdi

uzun sular misali

Şimdi o rüyalarda cız edişi

                           yüreğimin

Özleyişimin bilinmeyeni

Ve çıkıp gidişlerim umulmadık

                                        anlarda

Anladım senden kalma yalnızlığım.